Fotoğraf ve Temaşa
FOTOĞRAF VE TEMAŞA
Fotoğraf sanat mıdır? Sorusu ile söyleşilerde, zirvelerde, safarilerde muhatap olan bilgeler sınıfındakilerin önemli bir kısmının “Sanat nedir?” sorusuna bile kurama ya da sanat tarihine dayalı bir cevabı olmadığını gözlemliyorum.
Elbette hepsinin bir cevabı bir görüşü var ama kuramsal veya tarihsel bilgi olmadan verilecek ve “bence” ile başlayan cevapların bir tek anlamı vardır, o da bu soruya cevap verecek kadar yetkin olmadıklarıdır.
Bu yazıda fotoğraf sanat mıdır? Değil midir? Sorusunun cevabından bahsetmeyeceğim.
Fotoğraf ve temaşa konunusunun işleyiş yöntemimi anlatmak için böyle daha genel bir örnekle girdim.
Keza bu yazıyı okuyanların büyük çoğunluğunun “bence” ile başlayan ama bilgiden yoksun yorumları olacak -ki aslında yine o ahkam sahiplerinin çoğu okumayacak-.
İlk sözüm o ahkam sahiplerine, yani eline makine almış fotoğrafın büyüsü ile heyecanlanmış kalabalıkların “usta” diye gördükleri bir takım temaşa ehillerine..
Sokrates; “Yeryüzünde en bilge kişinin ben olduğumu söylüyorlar, oysa ben biliyorum ki ben değilim, olamam” dedikten sonra bunu ispat için insanlar arasında en bilgeyi bulmak üzere sorgulamalara başlar ve özetle sonuç şudur;
Ben bilgeyim diyenlerin hepsi uzmanı olduğunu iddia ettiği (politika, şairlik, marangozluk gibi) alanlarda kendi bilgilerini üstün görmekte ve aslında yeterince bilmemektedirler.
Ama kötü olan bu değildir kötü olan bu kişilerin yeterince bilmediklerini bilmemeleridir.
Aralarından bazıları zeka göstererek sahte tevazu ile bilginin sonsuzluğuna inanıyormuş gibi görünse de güç ve menfaat önlerinde durduğunda böyle davranmamaktadırlar
Amma felsefe yaptın diyenler yazının bundan sonrasını okumasalar da olur.
Çünkü konumuz tam olarak burada başlıyor “felsefe yapmak” ta…
Günlük kullanımda belki bağlamından en kopuk kullandığımız deyimlerden biridir “felsefe yapmak” genelde bilmiş ve boş konuşanlar için söylenir. Oysa “felsefe yapmak” tam tersi sorgulamak, bilginin derinlerine inmektir ve öngörüden, dogmatiklikten çok bilgiyi kutsal kabul etmektir .
Bir kimse, bir konuya dair felsefe yapabilecek kuramsal bilgiye sahip değilse yukarıda bahsettiğim “bence”li tanımlara başvurur ve o işin temaşa yani şenlik tarafı ile daha fazla ilgilidir.
İşte bu noktada fotoğraf belki de günümüzün en müsait en verimli alanıdır.
İster üç kişi ister üç yüz kişi bir araya gelerek içinde fotoğraf olan şenlikli faaliyetlerde bulunabilirler.
İster maratonda yarışırlar, ister safariye çıkarlar, isterlerse de fotoğraf meydan okumalarına katılırlar (photo challenge).
Sadece fotoğrafta değil sanatla ilişkili her alanda bu tarz etkinliklerin yapılması güzeldir, geliştiricidir, eğlencelidir.
Peki bu tarz şenlikli işlerin fotoğraf dünyasında, fotoğraf sanatında yeri ne kadar olmalı?
İşte uzunca işin kuramsal ve felsefi boyutu bir tarafa, “bence” diye cevaplanabilecek bir soru.
Öyle ise cavbın bencesine şöyle bir örnekle başlayayım;
Bu yazıyı yazdığım sıralarda kuryelik yapan bir gencin paketi teslim ettiği yerdeki piyanonun başına geçip bir resital vermesi üzerinden yaratılan drama herkesin gündeminde.
Bu videonun viral bir proje olduğunu düşünmem bir yana tamamen gerçek bile olsa bir kuryenin piyano çalmasına şaşırmak, bu şaşırmışlıktan dram çıkarmak ve bu gencin elinden tutun kampanyası düzenlemek ancak bizim gibi gelişmemiş, sanatın ne olduğunu bilmeyen toplumlara has bir yaklaşım.
Çünkü dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde yoldan çevireceğiniz on sıradan çalışanın (kurye, garson, inşaat işçisi) en az ikisi, üçü zaten bir enstrüman çalar ya da farklı bir sanat alanında bir takım hünerler gösterebilir. Kimse onları işaret edip bu çocukların elinden tutun diye feryat etmez.
Bu örnekte olduğu gibi yeterince gelişmemiş toplumlarda toplumsal reaksiyonlar da yukarıda bahsettiğim kendini bilge sanan ya da bilge olarak satan bilmezlerinki gibi tek yönlü, yüksek volümlü neşe veya dram içerecektir.
Günümüzde düzenlenen şenlikli fotoğraf organizasyonlarına yüklenen anlam tam da böyledir.
E canım ne olacak en azından bir araya geliniyor, üretiliyor, eğleniliyor diyebilirsiniz. Buna elbet hakkınız vardır ve dahi haklılık payınız da vardır.
Ama o kurye arkadaşımızdan tesadüfen keşfedilip bizimde bir Mozart’ımız olabilir zannetmek ne kadar büyük safdillik hatta ahmaklık ise, içinde şenlik bulunan fotoğraf organizasyonlarının fotoğrafa, fotoğrafçıya katkı sağladığını düşünmek o kadar büyük ahmaklıktır.
Yine felsefe yapalım, eğer sonunda zarar yoksa ahmaklıkta güzeldir diyebilirsiniz. Hatta dediğiniz gibi olmaz kuş taşa çarpar ve bir gün bir fotoğraf etkinliği sayesinde bir Salgado’muz olur da diyebilirsiniz.
Evet bence bu da doğrudur ki ben pek çok konuda ahmaklık etmeyi severim mesela! Yani beni yarın yine ahmakça bir fotoğraf organizasyonunda eğlenirken görebilirsiniz.
İşte esas tehlike ve fotoğrafın temaşa ile lişkisindeki çarpıklık tamda bu noktada başlar.
Eğlencenin dozu kaçar, bilgisi olmadan fikri olan tehlikeli cahiller ön sıralara geçer, tutkumuz olan fotoğrafçılık siyasilere garnitür edilir, yıllarca savunulmuş ilkeler üç kuruşa yerle bir olur, bırakın makaleyi bir paragraf düşüncesini doğru ifade edemeyenler googledan kopyala yapıştır aforizmalar ile slogan atıp karşı tarafın hiç girmediği savaşı kazandık zannederler ve taraftar toplarlar…
Bu fikirlerime katılıp katılmamakta özgürsünüz elbet. Ama sabırla buraya kadar okuduysanız, bana katılsanız da katılmasanız da şu küçük oyunu oynayın.
İlk katıldığınız fotoğraf şenliğinde, fotoğrafta hoca bildiğiniz üç beş kişiye iki soru sorun;
Birincisi; Sanat nedir?
Ya da fotoğraf sanat mıdır?
Göreceksiniz ki “Sanat önce bir fail gerektirir” ya da “Sanat şekillerin imgelere dönüştüğü ve içinde mutlak bir eksiltme olması gereken bir kavramdır” gibi kavramsal tezi olan cümlelerden birisi ile başlamak yerine “BENCE” diye başlayacaklardır.
İkinci soruyu kendinizden başlayıp sanat ile ilgili atıp tutan herkese sorun!
Güzel sanatlarda sinemaya 7. sanat denmeye başlandı. Peki önceki altı sanat hangileridir?
Yine ne yazık ki alacağınız cevapların yüzde doksan dokuzunda “Tiyatro” altı sanat arasında sayılacaktır!
Yoksa siz de mi Tiyatro dediniz!
O zaman ahmaklık yapmaktan keyif almaya devam edin ya da araştırın ve öğrenin o zaman, çünkü siz altı temel sanatın isimlerini bile bilmiyorsunuz.
Bilmediğiniz için sizi asla küçümsemiyorum ama bunu bile bilmeyenlerin ahmakça içi boş eğlencelerini sanat zannetmeniz, arkasında gitmeniz, onlara hoca demeniz, onların kestiği ahkamı dinlemeniz kendinize edebileceğiniz en büyük kötülüklerden birisidir.